Röportajlar
Remzi Çayır: Milli Yol Partisi Genel Başkanı
Milli Yol Partisi’nin genel başkanı olarak tanıdığımız, siyasi kimliğinin yanında Koğuş Türkiye Koğuş Dünya , Mamak Mapushanesi, Gel Dedin Geldim İşte gibi pek çok kitabın yazarı da olan sayın Remzi Çayır ile siyaset, partinin politikaları ve Türkiye’nin geleceğine dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…
Milli Yol Partisi olarak öncelikli hedefleri nelerdir? Hangi alanlarda değişim yaratmayı planlıyorsunuz?
Türkiye’de siyaset kurumunun değişim ve dönüşüme uğrayarak sadece ve sadece millete bir hizmet yolu olmasını istemekteyiz. Siyasetin hükümdarlık hakkını, güç kapma yarışına bir son vermek istemekteyiz. Türkiye’de karar verici siyasettir. Dolayısıyla siyaseti dizayn ettiğinizde veya yeniden yapılandırdığınızda, hizmet yolu haline getirdiğinizde ve süreli hale getirdiğinizde, süreksiz hastalıktan kurtarıp süreli hale getirdiğimizde birçok problemi halledeceğimiz gerçeği ortadadır.

Türkiye’deki enflasyon ve hayat pahalılığı ile mücadele konusunda partinizin önerileri nelerdir?
Partimizin bu konudaki temel felsefesi, hayat pahalılığını daim kılan bazı unsurları ortadan kaldırmaktır. Üretim yapmamak ve borçlanarak devam etmek, bu unsurların temelidir. Bir ülke üretemez ve başkasına muhtaç yaşarsa, insanlar üretim yerine sadece tüketimle kendilerini var etmeye devam ederlerse, hayat pahalılığını bitirme ve zenginleşme şansları olamaz. Dolayısıyla hayat pahalılığının panzehri üretimdir. İnsanları üretime ortak etmek, üretimin bir parçası kılmaktır. Bu anlamda tarımdan sanayiye, sanayiden dijital ortama kadar birçok yeni alan açılmıştır. Bu yeni açılan alanlarda Türkiye’deki verimleri artırmak için mutlaka yeni projelerimiz vardır.
Şu anki siyasi atmosferde sizi en çok zorlayan konular nelerdir?
Türkiye’de, üzülerek ifade etmeliyim ki algı oluşturmada mühendislik yapan kurum ve kuruluşlar ile siyasi partiler vardır. Kendilerini hiçken var gibi gösteren veya var oldukları halde hiç gibi görünen partiler vardır. Sözler ve söylemler vardır. İkincisi ise siyaset parayla eşdeğer yürümektedir. Siyasetin ana unsuru insandır. Donanımlı insan olması gerekirken, parayla siyaset yapıldığı ve parası olmayanın siyaset arenasında bulunamadığı bir gerçeklik vardır. Bu gerçeklikte, üzülerek ifade etmeliyim ki en zorlandığımız şey dışarıya bağımlı olmadan yaşama isteğimizdir. Bundan da vazgeçmeyeceğiz.
Remzi Çayır’ın kendi siyasi kariyerindeki en unutulmaz anı paylaşır mısınız?
O kadar çok an var ki hangisini paylaşmam gerektiğini bilmiyorum, ama ben uzun süre siyasi yasaklıydım. Siyasi yasağım devam ederken bile rahmetli Muhsin Başkan ile birlikte her an ve her süreçte bulundum. Parti kuruluşundan tutun da partinin siyasi olarak faaliyetlerinde, gazete ve dergi çıkarmasında, siyasetin bazı kampanyalarında hep bulundum. Emek verdim, çalıştım. En büyük unutulmaz anım, Muhsin Başkanı kaybettikten sonra siyaseti bırakma isteğimdir. Dağdan dönerken, onun vefat haberini aldığımda cenazesiyle birlikte Ankara’ya dönerken siyasete artık dönememek üzere karar vermiştim. Sonrasında arkadaşlarımız ve çevremizin baskılarıyla bu karardan döndük. En çok etkilendiğim konu, dağa bakarken Muhsin Başkan’ın öldüğünü düşünmekti.
Türkiye’deki demokratikleşme süreci hakkında görüşleriniz nelerdir? Adalet sistemine olan güveni artırmak için neler yapılmalı?
Türkiye’de demokratikleşme de yok, adalet de yok, güven de yok. Şu anda bir orijarşik yapı söz konusu. Orijarşik yapı, ara ara demokrasiden, siyasi partilerden, toplumdan, birlikten bahsetse de gerçekten tam anlamıyla medeni veya gelişmiş bir toplum olarak demokrasi ve fikir ile inanç özgürlüğü olduğunu söylemek mümkün değildir. Adalete olan güveni artırabilmek için adaletin siyasetten arınması lazım. Adaletin, siyasette dahil herkesin adil şekilde denetlendiği bir sistemin oluşması gerekmektedir.
Remzi Çayır’ın Türkiye siyasetinde liderlik anlayışını nasıl tanımlarsınız?
· Ortak akılda ortak fikirler ve kolektif şuurla hareket eden bir yapı kurmak istiyorum. Elbette Ortadoğu ve doğu toplumlarında liderlik çok önemlidir ve bütün hareketler ve siyasi partiler liderle anılır. Buna rağmen ben, ortak akıl ve kolektif şuurun hareketleri ve siyaseti renklendireceği ve güçlendireceği inancıyla hareket etmekteyim.
Gelecek vizyonunuzda ülkenin nasıl bir konuma ulaşmasını hedefliyorsunuz?
Bu ülkede genci, yaşlısı, emeklisi ve çalışanıyla birlikte “Ne mutlu ki ben bu ülkede yaşıyorum” diyebileceği bir ortamın hazırlanması idealindeyiz. Adaletin olduğu, liyakatin olduğu, üretimin olduğu, insanca yaşamanın ve uluslararası insan hakları ile adaletin içinde bir hayat yaşamanın mümkün olduğu bir toplum hayalimiz var. İnancımı açıkladığım için, fikrimi ifade ettiğim için, ibadet ettiğim için veya herhangi bir faaliyette bulunduğum için kınanmadığım bir toplumda yaşamanın hazzını tadan bireylerin oluşturduğu bir toplum rüyasına sahibiz.
Partinizin gençlere yönelik politikalarını açıklar mısınız?
Gençler geleceğimiz ise gençlerin bu anlamda kendilerini geleceğe hazırlamaları için, başta milli eğitim olmak üzere sosyal projelerde gençlere bir alan açmak zorundayız. Gençlerimizin daha bilinçli ve donanımlı olabilmesi için eğitim sistemimizi A’dan Z’ye değiştirerek insanı merkeze koyan, ezberciliği değil düşünmeyi, tartışmayı ve karar verme yetisini geliştiren bir eğitim sisteminden yanayız.
Deprem ve doğal afetlerle mücadelede daha etkin bir sistem oluşturmak için çözüm önerileriniz var mı?
Bunun en çok acısını çeken toplumlardan biriyiz. Dolayısıyla deprem bizim bir gerçeğimiz ise yeni yapılanmaların ve yeni şehir inşalarımızın buna göre olması gerekmektedir. Deprem gerçeğine göre şehirler, kasabalar ve evler inşa edilmelidir. Şehirleri bu gerçeğe göre kurmadığımız zaman, depremin tokadını yemek kaçınılmazdır. Bunun için milli bir politikamız, deprem ve diğer afetler açısından afet gelmeden önce tedbirleri kapsayan bir sistemi hayata geçirmek olmalıdır. Bu sistemi rahatlıkla kurabilecek safhadayız.

Bölgesel güvenlik meseleleri ve Türkiye’nin dış politikadaki rolü üzerine düşünceleriniz nedir?
Türkiye, dış politikada ne yazık ki planlı, programlı ve hedefli hareket etmemektedir. Günübirlik hareket etmektedir. Dış politikanın bizi getirdiği yer burasıdır. 10 yıllık, 20 yıllık projeksiyonlarla ortaya koyduğumuz, farklılıkları ve yanılgıları hesaba katan bir yol haritamız olmalıydı. Bugüne kadar Türk devletinin 10, 20 veya 50 yıllık gelecekle ilgili bir akıl yürütmesi veya hayal kurması gerçekleşmemiştir. İnşallah biz iktidar olduğumuzda bununla ilgili bariz temel problemleri ve etkilerini ele alacağız.
Enerji ve çevre politikalarında Türkiye’nin gelecekteki pozisyonu ne olmalı?
Enerji konusunda çeşitliliğe gitmek zorundayız. Sadece yer altından çıkacak petrole bağlı pozisyondan bir an önce sıyrılmalıyız. Türkiye’nin bir yılının 8-9 ayı güneşli geçen bir ülke. Güneşten, rüzgârdan, akarsulardan yararlanmayan bir anlayış, elbette enerji çeşitliliğine gidemeyecektir. Biz iktidar olduğumuzda Rabbimizin bize bahşettiği güneşten, rüzgârdan, sudan ve hatta farklı bir takım yollarla enerji çeşitliliğini sağlayarak bu konudaki eksikliği gidereceğiz. Çevremize de faydalı olacağız. Enerji üreten bir ülke konumuna geleceğiz.
Bir lider olarak günlük hayatınızda nelerle karşılaşıyorsunuz? Özel zamanlarınızı nasıl geçiriyorsunuz?
Normal bir hayat yaşıyorum. Toplumdan izole değilim. Toplumla iç içe yaşıyorum. Sokaktaki herhangi bir insan nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Haber programlarını takip ediyorum. Sosyal medyayı takip ediyorum.
İlginizi Çekebilir: Soyer Holding’den “Değişime Evinde Başla” Çağrısı
Röportajlar
“Trendleri Değil, Tatları Yaratıyoruz” — Pin Drinks CEO’su Emre Sever ile Özel Röportaj
Yeni nesil markaların en büyük gücü; fark yaratmak kadar o farkın arkasında durabilmeleri. Pin Drinks, tam da bunu yapan markalardan biri. Kurulduğu günden bu yana sadece bir içecek markası değil, bir yaşam enerjisi tanımı haline gelen Pin Drinks, bugün genç jenerasyonun olduğu kadar yenilik peşindeki iş dünyasının da ilgisini çekiyor. Markanın CEO’su Emre Sever, cesaret, sezgi ve hikaye odaklı bir markanın nasıl küresel bir ruha dönüşebileceğini anlatıyor.
Pin Drinks aslında bir içecek markasından çok bir ruh halini temsil ediyor gibi. Sizce Pin’in ruhu ne? Bu marka hangi duygudan doğdu?
Bu duygu şekersiz , kalorisiz bir içecek vizyonunun , insan hayatında bir duruş , bir gündelik yaşam imgesi olma ihtiyacından doğdu.
Markalar da insanlar gibi evrim geçirir. Kurulduğu günden bugüne Pin Drinks sizce nasıl “büyüdü”? Hangi dönüm noktaları bu markayı bugünkü haline getirdi?
Bizi biz yapan olgu , insana dokunabilme çabası ve bir içecek tüketiminden çok onların hayatlarının her anında yanında olabilecek bir dost algısı. Bunu hissettirdiğimiz için markamızın büyüdüğünü düşünüyorum.
Markayı yöneten bir CEO olarak değil, bir yaratıcı olarak düşündüğünüzde, sizi en çok ne motive ediyor: keşfetmek mi, dönüştürmek mi, ilham vermek mi?
Gençlerle birlikte olup , “ yapılmayanı yap “ sloganının hakkını verme dürtüsü sanırım.
Yenilikçi bir marka yaratmak cesaret ister. Pin Drinks’in tarihinde “herkesin risk dediği ama sizin inandığınız” bir karar var mıydı?
Tabiki , çok fazla var ama sanırım en önemlisi , kimse 1 hafta sonra içeceği internetten sipariş vermez diye düşünenlere inat , ilk lansmanımızı oradan yapıp , ilk milyonumuzu da oradan satmak.

Günümüz tüketicisi artık markalarla duygusal bağ kurmak istiyor. Pin Drinks insanlara sadece “tat” olarak değil, “his” olarak ne vaat ediyor?
Evde , yolda , kaldıkları otelde , gittikleri benzinlikte , oturdukları cafede hep onlarla aynı düşünen bir marka olmayı vaat ediyoruz.
Bir markayı büyütmek kadar kimliğini korumak da zor. Pin Drinks büyürken “ruhunu kaybetmemek” için nelere dikkat ediyorsunuz?
Vaatlerimizi gerçekleştirmek ve tüketicilerimize ruhen dokunmayı bırakmamak bizim anayasamız. Ayrıca gençlerle olup onlara gerçekten değer veren bir marka olmak ta bizim için çok çok önemli.
Bazen büyük hikayeler değil de küçük detaylar markayı marka yapar. Pin Drinks’in bugünkü kimliğini şekillendiren, dışarıdan fark edilmeyen ama sizin için çok önemli olan o küçük şey ne?
Yapılmayanı yapacağımıza inanmak.sektöre farklı bir soluk getirme inancı.
Pin Drinks’i bugün geleceğin içecek markası olarak nasıl görüyorsunuz? Bundan 10 yıl sonra, sektör nasıl evrim geçirmiş olur; Pin bu evrimde nasıl konumlanmış olur?
Hep 10 yıl sonrasının vizyonunu bugünden yaşayarak 🙂
Röportajlar
Doç. Dr. Ata Can: “Robotik teknoloji, diz cerrahisinde kişiye özel bir dönemi başlattı.”
Diz eklemi, vücudun en hareketli ve aynı zamanda en karmaşık yapılarından biri olarak günlük yaşamda büyük önem taşıyor. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte dizdeki kıkırdak yapılar zamanla yıpranabiliyor, aşınabiliyor ve bu durum ciddi eklem rahatsızlıklarına yol açabiliyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Ata Can, robot destekli sistemlerle gerçekleştirilen bu modern cerrahi yöntemin hastalara sağladığı avantajlar hakkında bilgiler verdi.
“Robot destekli cerrahi, diz ekleminin anatomik yapısını üç boyutlu olarak analiz ediyor. Bu sayede protez yerleşimi hastanın kendi diz yapısına birebir uyumlu olacak şekilde planlanabiliyor. Hedefimiz, hastanın ameliyat sonrası doğal yürüyüş biçimine ve yaşam konforuna en kısa sürede kavuşmasını sağlamak.”
Cerrahide “kişiye özel” dönem başladı
Robotik sistem, ameliyat öncesi yapılan detaylı tomografi ve ölçümlerle hastaya özel bir yol haritası çıkarıyor. Bu plan doğrultusunda robot, cerrahın rehberliğinde kemiği en uygun açı ve derinlikte keserek protezi yerleştiriyor.
Doç. Dr. Ata Can, bu sürecin avantajlarını: “Her hastanın diz yapısı farklıdır. Robotik sistem sayesinde bu farklılıkları milimetrik olarak dikkate alabiliyoruz. Böylece hem protezin ömrü uzuyor hem de hasta daha kısa sürede ağrısız bir şekilde ayağa kalkabiliyor. Geleneksel yöntemlerde görülebilen yanlış açılı yerleşim gibi riskler ise en aza iniyor” şeklinde özetliyor.
Kısa sürede günlük hayata dönüş
Robotik diz protezi operasyonu geçiren hastaların büyük kısmının ameliyattan sonraki ilk 24 saat içinde yürümeye başladığını belirten Doç. Dr. Ata Can, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu teknolojinin en önemli avantajlarından biri de iyileşme hızıdır. Doğru açılarla yerleştirilen protez, hastaya daha stabil bir diz yapısı kazandırır. Bu da hem ağrı şikayetlerinin azalmasını hem de fizik tedavi sürecinin daha verimli geçmesini sağlar.”
Geleceğin standart tekniği olacak
Robotik cerrahinin yalnızca ileri teknolojiye sahip merkezlerde uygulanabildiğini belirten Doç. Dr. Ata Can, yakın gelecekte bu yöntemin diz protezi ameliyatlarında altın standart haline geleceğini vurguluyor:
“Cerrahın tecrübesiyle robotun hassasiyetini bir araya getiren bu sistem, hasta memnuniyetini en üst seviyeye çıkarıyor. Bugün geldiğimiz noktada robotik diz protezi, sadece bir cerrahi yenilik değil; hastaların yaşam kalitesini yeniden tanımlayan bir devrimdir.
Röportajlar
Hermanas Hair & Makeup ile Gelin Makyajında Kusursuz Güzelliğin Sırrı
Hayatınızın en özel günlerinden birine hazırlanırken güzelliğinizin ışığının sönmemesi için bilinçli tercihler yapmak şart. O günü, zamanı durduran bir zarafet anına dönüştüren şey ise sanatla dokunulmuş bir his yaratmaktan geçiyor. İşte, bu ışıltılı dünyaya imzasını atmış bir marka: Hermanas Hair & Makeup.
Her gelini en iyi haliyle görmek için yola çıkan markanın kurucuları Pamuk Gürbüz Şengil, Çiğdem Gürbüz Gültekin, Filiz Gürbüz Karaman ve Deniz Gürbüz Akpolat kusursuz güzellik anlayışının ardındaki ustalığı, yaratıcı sürecini ve gelin adayı adaylarına verdiği tavsiyelerini paylaştılar…
“Her fırça darbesi, bir aşk hikayesinin kalbine dokunuyor”

Gelin makyajının lüks sadeliğini modern güzelliğin doğal ışıltısı ile buluşturan Hermanas’ın kurucularından Pamuk Gürbüz Şengil ve Çiğdem Gürbüz Gültekin her gelinin hikayesini kendi dokunuşları ile yeniden yazıyor.
Çünkü ona göre kusursuz güzellik filtrelerle değil, özgüvenle parlayan bir sadelikle başlıyor. “Bir gelin, kendini en güzel hissettiği anda zaten ışıltılıdır,” diyor Akpolat. “Bizim görevimiz o ışıltıyı yalnızca görünür kılmak.”
Estetik evrimden ilham alıyor: Hermanas Hair & Makeup

Deniz Akpolat, güzelliğin “standart kalıplar” ile sınırlandırılamayacağını söylüyor. Ona göre, gelin makyajı trendlerle birlikte evriliyor. Ama özünde, kadının kendi ışığını kavraması yatıyor. “Benim için her gelin, yüzüne yakışacak en güçlü versiyonudur. Trendler gelip geçer; ama kişiyi bilen, tenini, duruşunu ve stilini kavrayan bir makyaj her döneme dayanır.”
Marka, yalnızca gelin makyajı ve saçı hizmeti vermekle kalmıyor, gelin adaylarını birer yolculuğa çıkarıyor. Cildin optimize edilmesi, doğru ışıkta duruş, gelin konsepti ile uyumlu ton seçimi gibi öğeler, süreç boyunca ele alınıyor.
Markanın Instagram sayfasında “Hermanas Gelini” etiketi ile sıkça paylaşılan örneklerden izlemek mümkün. Hem modern hem romantik dokunuşlarla birleşen gelin makyajı ve saçlar gerçekten göz alıcı: https://www.instagram.com/hermanashairmakeup/
Gelin makyajında kusursuz makyajın 5 altın kuralı

Hermanas Hair & Makeup’ın uzun yıllara yayılan tecrübesi ile işte mükemmel gelin makyajı reçetesi…
- Makyaj öncesi hazırlık
Makyaja başlamadan önce amaç, cildin nefes almasını sağlamak ve cilt dokusunu dengelemektir. Bu aşamada hafif bir peeling ve doğru nemlendirme, makyajın alt yapısının anahtarıdır.
- Katmanlı hafif yapı
Ağır kapatıcılarla değil, şeffaf dokunuşlar ile kusur gizleme yaklaşımı benimsenmeli. Uygulama olarak; ince yapıdaki fondöten ve bölgesel kapatıcı ile en doğal sonuçlar elde edilebilir.
- Işık ve gölge dengelemesi
Bu aşamada amacımız, yüz hatlarını şekillendirmek ama “cakey” görünmemek olmalı. “Bunun için de soft bir kontür ve glow vurgular ile yüz okuması dengelenmeli” diyor Akpolat.
- Gelin makyajında göz makyajı
Gelin makyajında en önemli aşamalardan biri göz makyajıdır. Gelin konsepti ile bağlantılıdır; romantik, klasik, modern… Uygulama aşamasında mat tonlar, saten geçişler, ışık vurgusuna dikkat edilmeli ve simli yoğun efektten kaçınmalı.
- Kalıcılık ve dayanıklılık
Söz konusu gelin makyajı olduğunda düğün boyunca ter, ışık ve duygusal anların yaşanacağı unutulmamalıdır. Bu aşamada, sabitleyici spreylere yer vermek ve cilt tipi ile uyumlu ürünler seçmek önemlidir.
Filiz Gürbüz Karaman, bu prensipleri uygularken gelin adaylarının yüz hatlarına, ten alt tonuna, gelinliğin kumaşına ve düğün temasına dikkat ettiklerini vurguluyor. “Gelin, aynada kendini tanımalı. Amacımız, o büyülü gecede onu başrol yapmaktır” diyor.
-
Röportajlar8 ay agoSerpil Süzen ile Güç ve Denge Üzerine
-
Eğitim7 ay agoPinokyo Akademi: Nostalji ve Modern Eğlencenin Buluşma Noktası!
-
Röportajlar5 ay agoSerdar Akbaş ile Spark Group’un Yolculuğu
-
Şirket10 ay agoBir Aile Hikayesi Olarak Doğru: Aydınlar Refrakter ile Tanışıyoruz
-
Röportajlar8 ay agoYola Çıkmak: Ömer Çınğı
-
Röportajlar6 ay agoBekir Epsileli Hakkında Soruşturma Talebine Savcılıktan Ret
-
Şirket10 ay agoElektrikli Araç Satışları Dünya Genelinde Yüzde 300 Arttı
-
Röportajlar3 hafta agoHermanas Hair & Makeup ile Gelin Makyajında Kusursuz Güzelliğin Sırrı
