Uncategorized
Freelance Kültürü : Fırat Balıkçı
Ben Fırat Balıkçı, 1996’da Paris’in güneyindeki Melun şehrinde dünyaya geldim. Ailem Ağrı’dan Fransa’ya işçi olarak göç etmiş, ben ise adeta bir tersine göç hikayesi yazarak 2015 yılında bakaloryamı aldıktan sonra 19 yaşında İstanbul’a yerleştim. Bilgi Üniversitesi’nde mimarlık okuma kararı, aslında hayatımın dönüm noktalarından biriydi.
2020’de mezun olduğumda, mimarlık eğitiminin bana kazandırdığı disiplinli düşünme biçimi ve estetik bakış açısıyla donanmıştım. Ancak asıl keşfim, mimarlık eğitimi sırasında tasarım ve grafik tasarımıyla tanışmam oldu. Bu tanışma domino etkisi yarattı: tasarım beni grafik tasarıma, grafik tasarım reklamcılığa taşıdı. Reklamcılık ise bana farklı sektörlerin kapılarını araladı.
Ailemden aldığım desteklerle cilt bakım ve lazer epilasyon hizmetlerinden kozmetiğe, e-ticaretten reklam ajansına, oradan da otelcilik sektörüne kadar geniş bir yelpazede girişimlerde bulundum. Her sektörde edindiğim deneyim, bir sonrakine zemin hazırladı. Bugün otelcilik ve kreatif ajans alanlarında faaliyetlerimi sürdürüyorum ve her iki sektörde de tasarım odaklı, yenilikçi çözümler üretmeye devam ediyorum.
Sektörünüzü en temelden sarsacak teknoloji ne olacak?
Herkes yapay zekadan bahsediyor ve elbette yapay zeka çok önemli. Ancak bence şu an sektörü temelden sarsan, daha acil ve derinden hissedilen bir dönüşüm var: freelance çalışma modelinin yaygınlaşması.

Başarının en kutsal katmanı, toplumsal bilinçle çalışmak ve insan yetiştirmek. Yanınızda çalışan insanların gelişmesine katkı sağlamak, onlara bir şeyler öğretebilmek, sektöre değer katan profesyoneller yetiştirmek. – Fırat Balıkçı
Freelance kültürü, geleneksel ajans yapısını ciddi şekilde dönüştürüyor; markalar artık sosyal medya, video prodüksiyon ve tasarım gibi hizmetleri farklı bağımsız profesyonellerden alarak daha esnek ve maliyet odaklı çalışıyor. Özellikle video prodüksiyonda, geçmişte büyük ekipman ve bütçeler gerektiren işler bugün bir iPhone 15 Pro ve iyi bir kurgu programıyla yapılabilir hâle geldi, bu da sektörde gerçek bir demokratikleşme yarattı. Bu yeni düzende tercihler daha stratejik olmak zorunda ve ajanslar da danışmanlık ile stratejiye odaklanarak kendilerine yeni bir konum belirlemek zorunda kalıyor.
Sizin için gerçek başarı nedir?
Gerçek başarı, sürdürülebilir bir iş modeli kurmak ve bunu doğru iletişimle desteklemekle başlar. En güçlü aşama, yaptığınız işlerin kendi reklamını yapması ve fırsatların doğal olarak size gelmesidir. Ancak başarının en değerli yönü, insan yetiştirmek ve topluma katkı sunmaktır. Bir alanda çok iyi olmak ticari başarıyı garanti etmez; her sektörün kendi dinamikleri vardır. Bu yüzden başarı, algı ile gerçeklik arasındaki dengede şekillenir.
Bir lider olarak zamanınızı en çok neye harcadığınızı düşünüyorsunuz ve aslında en çok neye harcamanız gerektiğini biliyor musunuz? Bu iki durum arasındaki farkı nasıl yönetiyorsunuz?
“Lider” kelimesinin otoriter çağrışımlarından dolayı kendimi daha çok bir orkestra şefi gibi görüyorum; doğru anda doğru sesi çıkarmayı sağlıyorum. Şu an zamanımın büyük kısmı koordinasyon ve operasyonel işlere harcansa da aslında düşünmeye, öğrenmeye ve strateji geliştirmeye daha fazla vakit ayırmam gerektiğini biliyorum. Bu dengeyi kurmanın yolu net öncelikler belirlemek ve delegasyonu artırmak. Hedefim, operasyon yükünü azaltıp zamanı strateji ve yaratıcı projelere kaydırmak. Çünkü başarı, doğru işi doğru zamanda yapabilmektir.
Bugünün trendlerinden hangisinin 5 yıl sonra tamamen kaybolacağını düşünüyorsunuz?
Dilan Polat gibi mi, maça çayı gibi mi?
Şaka bir yana, bence influencer kültürünün bu haliyle 5 yıl sonra var olamayacağını düşünüyorum. Şu an milyonlarca takipçisi olan ama hiçbir uzmanlığı, özgünlüğü olmayan, sadece lüks hayat sergileyerek ünlü olan fenomenler, yavaş yavaş ilgi kaybedecek. İnsanlar artık daha otantik, daha gerçek, daha uzmanlığa dayalı içeriklere yöneliyor. Boş gösteriş yerini değer üreten, bir şeyler öğreten, ilham veren içeriklere bırakacak.