Connect with us

Yeme- İçme

Türk Tatlı Zinciri Iceberry Cafe, Avrupa ve Orta Doğu’da Hızla Yayılıyor

Published

on

Türkiye merkezli dondurulmuş tatlı zinciri Iceberry Cafe, uluslararası alanda büyümesini sürdürüyor. 2011 yılında kurulan ve kısa sürede güçlü bir marka kimliği oluşturan şirket, Almanya, Irak ve İran başta olmak üzere dört farklı ülkede toplam 48 şubeye ulaştı. Son dönemde Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına odaklanan marka, franchise modeliyle yeni yatırımcılarla iş birliğine giderek yayılımını hızlandırıyor.

Dondurulmuş yoğurt, bubble waffle, kahve ve bubble tea gibi ürünleriyle genç kitleler arasında büyük ilgi gören Iceberry Cafe, tüketici taleplerine hızlı yanıt verebilmesi ve konsept çeşitliliğiyle dikkat çekiyor. Marka, her lokasyona özel olarak geliştirdiği işletme modelleri ve menüler sayesinde yerel dinamiklere uygun bir şekilde konumlanarak sürdürülebilir başarı elde ediyor

Gıda sektöründe sağlıklı ve doğal ürün talebinin arttığı bu dönemde Iceberry Cafe, ürünlerinde %100 doğal içerikler kullanmasıyla da öne çıkıyor. Bu yaklaşım, markanın sadece lezzet değil, aynı zamanda sağlık hassasiyeti olan kitlelere de hitap etmesini sağlıyor. Özellikle frozen yoğurt ve bubble waffle, hem gençlerin hem de ailelerin favori tatlıları arasında yer alıyor.

Iceberry Cafe

Sektör uzmanları, Iceberry Cafe’nin büyüme stratejisini “yenilikçi, esnek ve yatırım dostu” olarak değerlendiriyor. Yatırımcıların düşük maliyetle yüksek geri dönüş alabildiği iş modeli sayesinde, marka kısa sürede franchising sisteminde dikkat çeken örneklerden biri haline geldi. Anahtar teslim mağaza kurulumu, pazarlama desteği ve operasyonel danışmanlık gibi süreçleri de içinde barındıran sistem, girişimcilere ciddi bir kolaylık sağlıyor.

Özellikle Avrupa’da Türk markalarının yayılımı açısından önemli bir örnek teşkil eden Iceberry Cafe, yurt dışı hedeflerini artırarak Türk girişimciliğinin global ölçekteki potansiyelini de yansıtıyor. Markanın önümüzdeki dönemde yeni ülkelerde faaliyete geçmesi bekleniyor.

Continue Reading
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yeme- İçme

Alaska Kokteyli Nasıl Yapılır? Kışa Girerken Bu Old Fashion Tarifi Deneyin

Published

on

By

Alaska, şaşırtıcı güzelliğinin dışında çok büyük ve son derece vahşi. Karayoluyla yalnızca %20’sine ulaşılabiliyor ve tıbbi yardım günler sürebiliyor. Yılın büyük bölümünde su o kadar soğuk olur ki dakikalar içinde şoka girip taş gibi batabilirsiniz. Sadece gelgitler bile sizi öldürebilir. Elbette herkes ayıları bilir, ancak yerel halk size asıl endişelenmeniz gerekenin geyikler olduğunu söyleyecektir. En yüksek zirvelere, en büyük depremlere ve en büyük ormanlara sahiptir Alaska. Ayrıca, çok fazla doğa harikası var ve hala keşfedilmeyi bekliyor, tabi cesaretiniz varsa!

Peki, Alaska’nın cin, sarı Chartreuse ve turuncu bitter ile ne ilgisi var? İlk bakışta alakasız görünebilir. Alaska Kokteyli, 1913 yılında Jacques Straub tarafından yazılan Manual of Mixed Drinks (Karışık İçkiler El Kitabı) adlı küçük bir kokteyl kitabında ortaya çıkıyor. Straub daha çok bir şarap adamıydı – bu kokteylleri sadece topladığını, yaratmadığını açıkça belirtiyor ve etimoloji veya başka bir şeyle ilgili herhangi bir not içermiyor.

1930 yılında Harry Craddock’un efsanevi Savoy Kokteyl Kitabı’nda daha fazla cin ve daha az Chartreuse ile tekrar ortaya çıkıyor. Craddock da çok fazla editörlük yapmamıştır, ancak Alaska Kokteyli hakkında bir not eklemiştir: “Tespit edilebildiği kadarıyla bu nefis iksir Esquimaux’ların [Eskimo] temel diyeti değildir. Muhtemelen ilk olarak Güney Carolina’da düşünülmüştür – adı da buradan gelmektedir.”

Şahsen, bu kokteyli icat eden barmenin Alaska’ya gittiğini, orada zaman geçirdiğini, nasıl bir yer olduğunu bildiğini ve adını da buna göre koyduğunu hayal etmeyi seviyorum. Çünkü bu kokteyl, soğuk bir kış gecesinde yavaşça yudumlandığında, güzel ve tehlikeli olan her şey için samimi bir argüman sunuyor.

Alaska Kokteyli Nasıl Yapılır?

75 ml cin

30 ml. Sarı Chartreuse

1 tutam bitter portakal

Buz

20 ila 30 saniye karıştırın. Buzları soğutulmuş coupe bardağına süzün ve limon kabuğu ile süsleyin.

Sarı Chartreuse: Her ikisi de benzersiz bir şekilde karmaşıktır ve yüzlerce yıldır sessiz Fransız keşişler tarafından yapılır; Yeşil Chartreuse daha yaygındır, yüzde 55 ABV ve yoğun otsu, ancak burada biraz daha düşük proof ve daha fazla bal-safran-anason notaları olan Sarı Chartreuse arıyoruz.

Cin: Ne olursa olsun ispatı ile boğuşuyorsunuz – London Dry Gins muhteşem Alaskalar yapıyor, beni yanlış anlamayın – ancak daha yumuşak cinler (< yüzde 45 alkol) burada bir çekiciliğe sahip. Plymouth yaygın olarak bulunur ve bu içkide mükemmeldir, ancak şimdiye kadar en sevdiğim Alaska, omurgayı sağlamak için yeterli ardıç içeren ancak aşırıya kaçmayacak kadar fazla olmayan nispeten yeni bir London Dry Gin olan Sipsmith ile oldu.

Portakal Bitterleri: Ne yazık ki, hiçbir portakal bitter markası diğerlerinden üstün değildir; kokteyl barları istenen sonucu elde etmek için sıklıkla bunları karıştırır. Burada, bulabildiğinizi kullanın, ancak idareli kullanın – amaç doku katmaktır ve çok fazlasına ihtiyacınız yoktur. Ayrıca, standart Angostura veya Peychaud’s Bitters’ın işe yaramayacağını unutmayın. Bunlardan birini kullanmaktansa hiçbir şey kullanmamak daha iyi olacaktır.

Kaynak: Robbreport.com

Continue Reading

Röportajlar

Sunset Grill & Bar 30 Yaşında

Published

on

By

Boğaz’ın en güzel manzaralarından birine sahip o lüks restoran bu yıl 30’uncu yaşını kutluyor. Yıllardır çizgisini bozmadan hizmet veren mekanın başarı öyküsünü kurucusu Barış Tansever ile konuştuk.
İstanbul’un en lüks restoranlarından Sunset Grill & Bar, bu yıl 30. yaşını kutluyor. Açıldığı ilk günden bugüne başarısını sürekli yükselen bir ivme ile artıran mekan, Boğaz’ın en güzel manzaralarından birinde kalitesinden ödün vermeden varlığını çeyrek asrı aşan bir süredir devam ettiren sayılı restoranlardan. 30 yıllık bu başarı öyküsünün ardında ise her zaman ilklerin ve en iyinin peşinde koşma isteğiyle gelen titizlikle planlanmış bir ekip çalışması ve çokça emek var. Sunset’i, “30 yıl boyunca var olmak ve hep zirvede yer almak tarif edilemez bir duygu, bununla gerçekten gurur duyuyorum. Biz ekibimle birlikte büyük bir marka yarattık ve bu marka tamamen bizim çalışmalarımızla, birikimimizle ortaya çıkan bir Türk markası oldu” diyen kurucusu ve aynı zamanda sektörün en deneyimli isimlerinden olan Barış Tansever ile konuştuk.

Sunset 30. yaşını kutluyor bu yıl, öncelikle biz de bu başarıyı tebrik ediyoruz, nicelerine… Başarılarla dolu bu geçen 30 yılı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncelikle teşekkür ederim. Evet, Sunset 30 senedir kalitesini artırarak hizmet eden ve popülaritesini yitirmeyen nadir restoranlardan biridir. Maalesef Türkiye’de çizgisini kaybetmeden uzun süre ayakta durmak hiç kolay değil. Uluslararası mutfak sunan ve bunu başaran çok az restoran var. Açıkçası ben de 30 sene önce burayı açtığımızda bu kadar kalıcı olacağımızı, başarılı olacağımızı düşünmemiştim. Ama Sunset benim de hayallerimin ötesine geçerek, ekibiyle, çizgisini bozmadan verdiği hizmet kalitesiyle, istikrar ve başarı öyküsü olarak Türkiye gastronomi tarihinde yerini aldı. 30 yıl boyunca var olmak ve hep zirvede yer almak tarif edilemez bir duygu, gerçekten gurur duyuyorum. Biz ekibimle birlikte büyük bir marka yarattık ve bu marka tamamen bizim çalışmalarımızla, birikimimizle ortaya çıkan bir Türk markası oldu.

Restoranınız yıllardır kalitesini artırarak hizmet veren şehirdeki en popüler restoranlardan biri. Siz sahip olduğunuz bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?

Biz Sunset’te her zaman ilklerin ve en iyinin peşinde koştuk. Zaman içerisinde Sunset kendini her zaman geliştirdi, biz de kendimizi geliştirdik. Yemeğimizin kalitesi, dekorasyonumuz, servisimizin kalitesi, konsept… Ancak tüm bunların yanı sıra bir mekanı başarılı kılan en önemli faktörlerin başında misafirler geliyor. Misafiri en mutlu eden ve mekana bağlayan unsur nedir derseniz, kendini oraya ait hissetmesidir. İşte biz ekibimle Sunset’te bunu başardık, misafirlerimize samimi ama mesafeli durmayı başararak, kendilerini evlerinde hissettiren bir mekan yarattık. 30 yılda Sunset’te dünya devlet başkanlarından tutun dünyaca ünlü sanatçılar, çok önemli iş insanlarına kısaca her sahada başarılı olmuş insanları ağırladık, ağırlamaya da devam ediyoruz.

Bu sektörde devamlılık, süreklilik arz etmek kolay bir şey değil. İyi bir ekiple yol almanın önemi de büyük öyle değil mi?

Kesinlikle öyle, ekip bir mekanı mekan yapan, misafiri o mekanla birleştiren en önemli faktör. Ben bu konuda oldukça şanslıyım, 30 senedir başta Gazi Akyol olmak üzere çok iyi bir ekiple yol aldım. 30 yıldır bizimle çalışan en az 15 kişiyle birlikte çalışmaya devam ediyorum. İşin başından beri benimle birlikteler ve bu oldukça zor rastlanan bir durum. Sunset 125 kişiden oluşan büyük bir aile oldu. Aramıza yurt dışında eğitim almış yabancı dil bilen gençleri de alıyoruz. Ekibimiz eğitimlere katılıyor. Yurt dışına gidiyor. Kendini sürekli yeniliyor. Biz onlara emek verdik, ama onlar da her zaman büyük bir özveriyle çalışarak Sunset’e sahip çıktılar.

Bu geçen süreçte farklı yerlerde şube açma fikriniz hiç olmadı mı?

Sunset tek, bırakın Türkiye’yi artık dünya üzerinde önemli bir adres, gastronomi dünyasının en değerli markalarından biri. Bir güven adresi. Bu başarıyı yakalamak ve korumak çok büyük bir sorumluluk. Tabii ki yıllar içinde hem yurt içinden hem de yurt dışından birçok teklifler geldi fakat ben biraz zor ikna olan bir insanım, hem mükemmelliyetçi kişiliğimden dolayı hem de aynı başarıyı yakalayacağımdan emin olma duygusuyla hep son anda kendimi tuttum ve herhangi bir girişimde bulunmadım. Ancak 30 sene sonra ilk defa beni heyecanlandıran bir proje oldu, şimdi İstanbul’da yepyeni bir mekan açmak için çalışmalara başladık, çok yakında gastronomi dünyasına farklı bir yerde farklı konseptle bir mekan açacağımızın müjdesini paylaşmak isterim.

30’uncu yılınıza özel mönüler ya da farklı başka yenilikler var mı?

Evet, bu sene ekibimize değerli bir şef katıldı, Marios Tsouris. Kendisi Avrupa ve Uzakdoğu’daki birçok ünlü restorandaki tecrübelerinden sonra en son Coya Mykonos’un executive şefliğini yapmış biri. Şimdi tüm deneyimlerini Sunset’in mönüsüne aktarıyor, a la carte mönümüzde yeni lezzetlere yer verdiği gibi değişik lezzetlerden oluşan tadım mönüleri de hazırlıyor.

Continue Reading

EN ÇOK İNCELENEN